Demokrasi; “Olmazsa Olmaz”ımızdır
Aziz Dolu Atabey
27 Mayıs 1960’taki askerî kalkışmayı (darbe, ihtilal) izleyen süreçte -çeşitli baskı ve hukuksuzluklara karşı çıktığı için- Hindistan’a sürülen Alpaslan Türkeş, ilerleyen yıllarda Tercüman Gazetesinin 17.03.1963 tarihli sayısında yayımlanan söyleşide -Madanoğlu kalkışmasını kastederek- “Bugün değil hazırlamak ve yapmak, ihtilali düşünmek bile vatana ihanet olur.” demiştir.
Yine Türkeş’e göre “Oysa demokrasi insan varlığına sevgi ve insan iradesine saygının bir ifadesidir.”
İçinde yer aldığı askerî kalkışmanın üzerinden henüz üç yıl bile geçmeden, seçimini demokrasiden yana kullanacak bir çizgiye gelen Alpaslan Türkeş’teki bu değişim/dönüşüm birçok kişide görülür.
Söz gelimi “en kötü demokrasi, zorba (dikta) yönetimlerinden iyidir” diyenler bile çıkmıştır. Peki neden? Çünkü bir şeyin değeri kaybedilince anlaşılır da ondan.. Özgürlük gibisi yoktur.
-Saltanattan, cumhuriyete- askerî kalkışmalar bu ülkenin bir gerçeğidir ne yazık ki. Ta Yavuz Selim döneminde bile askerlerin kalkışma girişimi söz konusudur. Padişahın otağına ok atılacak kadar hem de…
Genç Osman’ın, Sultan Abdülaziz’in, Adnan Menderes’in hazin sonları bu toprakların -“keşke olmasaydı” dediğimiz- yürek burkan yaşanmışlıklarıdır. Dileriz bir daha yaşanmaz.
Herkes 1960 kalkışmasını ve üç siyasînin idamını tekerrür (tekrar) eder durur. Peki, ya 1960-80 arası dönemde “şartların olgunlaşması” uğruna yitip giden/gittirilen gencecik fidanlar ne olacak?
Onlarınki can değil miydi? Tek derdi okuyup, ailesine/ülkesine yararlı biri olmak olan Dursun Önkuzu’nun suçu neydi? Ya on yedi yaşındaki Eren’in?.. Bizim tarlamızda, bizim taşımızla, bizim kuşlarımızı kim/kimler vurdu? Kimler uçak fabrikalarımızı kapattı? Kimler Devrim arabamızı hangarda çürümeye terk etti?
Daha dün, Aselsan’ın ürettiği cep telefonlarını kim/kimler sumenaltı etti?!. Tarım ve hayvancılık niçin yıldan yıla geriliyor? Niçin -Atatürk’ün deyimiyle- her biri birer kale olan fabrikalarımız -sözde- küresel sermaye denen Batılı dev şirketlere satılıyor?
Kalkışmalar, darbeler sadece eli silahlı zirzoplar eliyle olmuyor ki. Eli kalem tutanların bu ülkeye yaptıkları da en az askerî kalkışmalar kadar can sıkıyor/yakıyor. Bölücü teröre harcanan paralar kadar yolsuzluğa giden paralar da sorgulanmalı artık. Hem de daha fazla!..
Atatürk’ün de dediği gibi: Türkiye Cumhuriyeti’nin yaşaması ve yükselmesi için fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesillerle gereksinim var.
Bu bilgi-birikim ve deneyimlerle donanmış gençler devletin, milletin, ülkenin güvencesi (sigorta) olacaktır. Sorunların çözümü de reçetesi de -bize göre- budur.
Dahası devlet idaresiyle millet iradesinin birebir örtüşmesi demek olan demokrasi “olmazsa olmaz”ımızdır.
Aziz Dolu Atabey

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder