23 Aralık 2017 Cumartesi

Dört Parmaklılar

 

Dört Parmaklılar

 

Yusuf Dülger

 
Recep Erdoğan dört parmağıyla Rabia işâreti yaptığı için Rabia işâreti yapanlar çoğalıyor. Bununla da kalınmıyor; arabalara Rabia işâreti yapıştırılıyor, iş yerlerine Rabia adı veriliyor vs.
        
Rabia Arapça bir sözcüktür, dördüncü demektir. İslâm tarihinde dördüncü çocuğu da kız olan birisi bu kızına Rabia (Ö. M. 752)  adını veriyor. Mısırlılar bu kadının adını yaşatmak için Kahire’deki bir meydana “Rabiat ül Adeviyye Meydanı” adını vermişler.
        
20 Ağustos 2013 günü Mısır’ın 4. Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye karşı yapılan gösterilerde Rabia meydandaki gösterilerde çok sayıda insan öldü. Göstericiler kayıpların hâtırasını yaşatmak için başparmaklarını avuçlarının içine alarak Rabia işâretini kullandılar.
        
Muhammed Mursi, İhvân-ül Müslimin’in üyesi ve siyâsî öncülerindendir. Erdoğan İhvan’ın fikirlerine yakın olup Mursi’yi desteklediğinden Rabia işâreti yapmaya başladı. AKP’liler işte bunun için Rabia işâreti yapmaktalar.

        
Başka Yönleriyle Rabia

Rabia işâreti hakkında başka yazılanlar da var. Örneğin:
Başparmağın avuç içine bükülerek oluşturulan dört parmaklı elin kalp hizasına getirilmesi bir Mason işâreti imiş.
        
Münafık ve cellat Muaviye’nin dedesinin adı Rabia imiş. Muaviye Halife Osman’dan sonra hilâfeti ele geçirmek için çok uğraştı ama başarılı olamadı, Hz. Ali dördüncü halife oldu. Muaviye Ali’nin halifeliğini bir türlü kabullenmedi ve Ali şehit edildi. Muaviye’nin kendisini Osman’dan sonra meşru dördüncü halife olarak gördüğü, dedesinin hâtırasını yaşatmak için Rabia işaretini kullandığı söyleniyor. Demek Rabia işareti kin ve kanı hatırlatan uğursuz bir işaret.     

        
İhvân ul Müslimin
        
Bu örgüt hakkında azıcık bilgi vermek gerekiyor. İhvân ul Müslimin, Müslüman kardeşler demektir, 1928’de Hasan el Benna ve altı arkadaşı tarafından Mısır’da kurulmuştur.
        
Örgüt din temellidir. Sömürgeciliğine karşıdır, selefîdir. Yani İslâmî metinlerin geçmişteki anlayış ve işleyişini olduğu gibi esas alır, yoruma gitmez, sertlik yanlısıdır. Laikliği dinden uzaklaşma sayar, siyâsî partilerin yasaklanmasını, İslâmcı bir ordu kurulmasını ister. Hıristiyanlık ve Siyonizm’i düşman görür, demokrasi ve ulusalcılığı reddeder vs.

        
İhvan’ın Türkiye’ye Yansıması

Türk gençleri ve okurları 1960’lı yılların ortasından itibaren İhvan’ın düşünceleriyle tanıştı. Hasan el Benna, Seyit Kutup, Muhammed Kutup gibi İhvancıların kitapları Türkçeye tercüme edildi. Bundan sonra Türkiye’de laikliğe, demokrasiye, Türkiye Cumhuriyeti’ne, Atatürk’e, Türk milletine ve Türk milliyetçiliğine karşı büyük bir düşmanlık dalgası yükselmeye başladı. Böylece yurdumuzda bir fitne, bozgunculuk, ayırımcılık, düşmanlık oluştu.
        
Erbakan’ın siyasî çizgisi, MTTB, Akıncılar, Erbakan’ın yetiştirdiği Bülent Arınç, Abdullah Gül, Recep Erdoğan gibi siyasiler sözünü ettiğim dinci, ayırımcı ve Cumhuriyet karşıtı politikaların ürünüdürler. Bana göre İhvan’ın Türkiye’deki en büyük tehlikesi, “Türk milleti, millî devlet” fikrinin taban ve taraftar bulmasıdır. Türk milletinin, Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün karşı karşıya kaldığı, mutlaka def etmesi gereken tehlike budur.

İbret vericidir ki, Hasan el Benna Kürtçülük hareketinin başı olan Molla Mustafa Barzani’yi: “Kürdistan’ın siyâsî, dinsel, idârî, kültürel haklarının elde edilmesi için” desteklemiştir. Günümüzde İhvan Mürşidi Muhammed Mehdi Akif Türkiye’de Erdoğan’ın Mesut Barzani’ye karşı olan yumuşak tutumunu desteklemiş, “Kürtlerin öldürülmesi caiz değil” demiştir.


        
Rabiacıların Düşündürdükleri
 

Gerek İhvancıların/Rabiacıları ve gerekse Türkiye’deki sempatizanların düşünce ve yaptıklarını şöyle özetleyebiliriz:

1-Selefi İhvancılar sert düşünce ve eylemleriyle insanları yaşanamaz bir din anlayışına, şiddet ve düşmanlık ortamına sürüklemektedirler. Bu durum İslâm’ın evrensel ve son din oluşu ile örtüşmemektedir. Bu yüzden İslâm zan altında kalmaktadır.

2-İhvancı din anlayışı Müslümanları birbirine düşman etmekte, sürekli Müslüman kanının akmasına sebep olmaktadır. Bu durum sömürgeci Batı ülkelerinin İslâm ülkelerini işgal etmelerini ve zenginliklerimizin Batılılar tarafından yağmalanmasını beraberinde getirmektedir.

3-Mısır’ın İhvancıları Türkiye’ye fitne-fesat soktular. Milliyet, millet, devlet, akıl, hoşgörü, barış gibi değerler Türkiye’deki İhvancıların bağnazlıklarıyla ayaklar altında çiğneniyor. Türkiye’nin İhvancıları/Rabiacıları Türkiye’yi çıkmaza ve kaosa sokmaktadırlar.

4-Rabia işâreti bizim için yabancıdır, yerli ve millî değildir. Böylesi akım ve işaretler akıl ve kişiliğimizi yok eder. Akıl ve kişiliğini kaybeden bir insan; mermi, uydu, papağan, sünepe olur. Böyleleri yüz karasıdır. Bu yüzden biz düşüncelerimizle, işâretimizle sağduyulu ve yerli olmalıyız.

Bir soru: Erdoğan Rabia işâreti yaptı diye Rabia işâreti yapanlar, yarın Erdoğan elinin birine bir parmak daha taktırsa, altıparmaklı olsa, aynısını mı yapacaklar?
 
 

Hiç yorum yok: