Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Neler Oluyor?
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde Neler Oluyor?
Ümit Özdağ
Bir
millete yapılabilecek en büyük kötülük onun ordusunu bir parti ordusu
haline getirmektir. Bütün bu düzenlemeler neticesinde Cumhuriyetin
ordusu, Cumhurbaşkanının ordusu haline getirilmiştir.
Türkiye bir devlet krizi yaşıyor. Binlerce senelik devlet geleneğimiz
terk edilmekte.
Türkiye Cumhuriyeti devleti adeta yıkılarak yeniden ve
çok kötü bir şekilde sözde inşa ediliyor.
Kurumlar tasfiye edilirken,
her şey bir kişi üzerine kurulmakta. Bu, devlet kurumunu hiç olmadığı
kadar zayıflatmakta. Özellikle Türk Silahlı Kuvvetleri ağır bir
kurumsuzlaşma ve partileşme süreci yaşamakta. Cumhuriyet döneminde Türk
Ordusu 3 Mart 1924 tarih ve 249 sayılı kanun ile temel düzenlemesine
kavuşmuş ve bu düzenleme büyük ölçüde 15 Temmuz 2016 sonrasına kadar
sürmüştür.
15 Temmuz sonrasında yapılan akıl dışı ve ordunun emir-komuta
zincirini yok eden, kurumlarını tahrip eden düzenlemeler şimdi de 1
No'lu Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile devam etmekte.
1 No'lu Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 338. maddesi 15 Temmuz
sonrasında oluşturulan Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Milli Savunma
Bakanlığı'na bağlılığı durumu sürdürülmüştür. Cumhurbaşkanına gerekli
gördüğü zamanlarda tek tek kuvvet komutanlarından bilgi alma ve emir
verme yetkisi verilmiştir. Bu aşamada Genelkurmay Başkanlığı
Cumhurbaşkanlığına bağlı bırakılmıştır. Böylece, emir-komuta birliği
sağlanmaktan çok uzak olmuştur.
Birkaç gün sonra çıkarılan
Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile 338. madde değiştirilmiştir. 338.
maddenin yeni düzenlemesinde Genelkurmay Başkanlığı da Milli Savunma
Bakanlığına bağlanmıştır. Ancak, bu düzenlemede de emir-komuta birliği
sağlanmamış, Genelkurmay Başkanlığı da Milli Savunma Bakanlığı'na kuvvet
komutanlıkları gibi ayrı ayrı bağlanmıştır.
Bir ordunun emir-komuta birliğini ortadan kaldırmak için yapılan bu
kadar devlet aklından yoksun bir düzenlemeyi yapmak için acaba kaç kişi
bir araya gelip ne kadar uzun süre düşünmüşlerdir. Yapılması gereken
hızla Kuvvet Komutanlıklarının Genelkurmay Başkanlığı'na bağlanması ve
Genelkurmay Başkanlığı'nın Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanmasıdır.
Bütün bu düzenlemeler neticesinde Cumhuriyetin ordusu, Cumhurbaşkanının ordusu haline getirilmiştir.
Türk Silahlı Kuvvetleri hızla bir parti ordusu şeklinde partizan
kadrolar ile yeniden yapılandırılmaya çalışılmaktadır.
Bu tespitimi bir
siyasetçi olarak değil, doktora ve doçentlik tezi Türk Ordusu üzerine
olan bir uzman olarak ifade ediyorum. Bu tespiti, yıllarca FETÖ'nün
Ergenekon, Balyoz ve Casusluk operasyonlarına karşı mücadele etmiş bir
politikacı olarak yapıyorum.
Ne yazık ki, Türk Ordusuna subay
yetiştiren okullara yapılan kadro alımlarında açık bir şekilde
partizanlık yapılmaktadır.
Harp Okuluna alım sınavında sözlü heyet
mensuplarından birisi öğrenciye "Çanakkale mi destandır, 15 Temmuz mu?" diye soru sormakta, "Çanakkale destandır"
cevabını veren öğrenci sınavdan kalmaktadır.
Yeniçağ gazetesinde Yavuz
Selim Demirağ askeri okullardaki mülakatların SADAT mensubu subaylar
tarafından yapıldığını yazdı. Bir askeri okula giriş sınavında "Şeker fabrikalarının satılması ile ilgili ne düşünüyorsun?"
şekilde bir sorunun anlamı nedir? Açıkça öğrenci adayının AKP
icraatlarına nasıl baktığını anlamak istiyorlar.
24 Temmuz 2018'de
Yeniçağ gazetesinde Arslan Bulut'un kamuoyu ile paylaştığı bu bilgiye
yalanlama da gelmemiştir. İngiliz ve Fransız Ordu ve Donanmaları ile
tarihin en büyük kara ve deniz savaşlarından birisi olan Çanakkale
savaşını AKP'nin beslediği bir Fetöcü çetenin darbe girişimi ile
karşılaştırıp, 15 Temmuz'a destan cevabı verirken Çanakkale'yi
küçümsemek sadece aptallık ve alçaklık değil, ahlaksızlıktır.
Yine yazılı bir sınavdan geçen bir öğrenciye "Baban muhalif bir internet sitesi için tercümeler yapıyormuş onun için seni almıyoruz"
diyen jüri üyesinin ahlaksız olduğunu düşünüyorum.
Muhalif site dediği
site 21. Yüzyıl Türkiye Enstitüsü'nün sitesidir. Yazılı sınavı geçen
çocuğun babası eski GES Komutanlığından emekli bir astsubaydır ve
Farsça'dan Türkçeye İran dış ve iç politikası ile ilgili kamu
yararına, sadece milli duygular ile yorumsuz tercümeler yapmaktadır. "Genç
bir çocuğun subaylık hayallerini babasının yaptığı tercümelerden dolayı
elinden alan adam kılıklı zat mutlu ol. Baba artık tercüme yapmayacak.
Adını siteden çıkartıyoruz."
Lise mezunu oğlu Cem Ç., Deniz Harp Okulu sınavlarına katılmış. Yazılı
sınava katılan 600 bin kişi içinde puanı ilk 10 binde. Son iki gün
Ankara'da Kara Kuvvetleri binasında önce fizik kondisyon sınavına girmiş
arkasından mülakata almışlar. Mülakatı yapan 3 kişiden biri emekli general diğer ikisi kadın; ikisi de türbanlı ve biri eldivenli. Sordukları sorular: "15 Temmuz gecesi ne yaptın?", "Başkomutanımız kimdir?", "Neden yalnızca Deniz Harp Okuluna başvurdun?" gibi ilgisiz ve tahmin edilen sorular.
Sonuçta Cem Ç'ye sınavı kazanamadığı söylenmiş. Ayrıca son dönemde Deniz Harp Okulunu kazanan öğrencilerin geldiği şehirlerde ilginç ve orantısız sapma olduğunu söyleyeyim. SADAT'çıların
olduğu sınav jürileri dışında alınacak öğrencilerin isim listelerinin
saraydan geldiğine dair ciddi iddialar da mevcut.
Sadece askeri
okullara alınacak öğrencilerin isimleri Saray'dan gelmiyor. Askeri
okullarda ders vermesi istenen emekli subayların isimleri de Saray'a
onaya gidiyor ve onaylanmaz ise reddediliyor.
Tabii bu şekilde oluşan bir öğrenci yapısının doğal sonucu olarak
birkaç hafta önce Kara Harp Okulu'nda bir Cuma namazı öncesinde askeri
öğrenciler arasında hangi cemaatin imamının Cuma namazı kıldıracağının
kavgası çıkıyor. (Bu olayı daha yeni bir televizyon kanalında açıkladım ve MSB'den yalanlama geldi. Sorun yok.
Daha önce TSK'da FETÖ'cü örgütlenme var dediğimizde de aynı bakanlık yok demişti. Artık okuyucu kime inanırsa.)
Bu korkunç ve kabul edilmesi mümkün olmayan bir durumdur.
Bir ordunun
subay heyetini yetiştiren Harp Okulu'nda nasıl olur da subaylar kendi
aralarında Cuma namazı imamı yüzünden kavga ederler.
Eğer böyle jüriler
kurar ve fetö'nün yerine başka cemaat mensuplarını Harp Okullarına
alırsanız olacağı budur. Siz hiç mi ders almıyorsunuz? Hiç mi
hatalarınızdan öğrenmiyorsunuz? Bir ordunun subay heyeti böyle kendi
içinde daha okul sıralarından başlanarak parçalanır mı?
Bir millete yapılabilecek en büyük kötülük onun ordusunu bir parti
ordusu haline getirmektir.
Yaşadığımız bölgede bir çok parti ordusu
vardır. Ancak bu parti orduları arkalarına sadece bulundukları ülkenin
ve milletin gücünü değil, sadece partilerinin gücünü alırlar.
Onun
içinde bir savaşta bütün millet savaşmaz sadece parti destekçileri
savaşır. Kaçınılmaz sonuç çöküş olur.
Saray şimdi bu kötülüğü Türk
devleti ve Türk milletine yapmaktadır. AKP'liler dahil herkesin bu büyük
hatayı herkesin bir an önce görmesi ve anlaması gerekiyor.
Türk Milleti, milli ordusunu geri istiyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder