21 Şubat 2018 Çarşamba

Abd’ye Ne Kadar Güvenilebilir?

 

Abd’ye Ne Kadar Güvenilebilir?

 

Ahmet Salih Erdoğan Erüz

 

ABD ile olan ilişkilerimizde çok daha uyanık olmalıyız. Sahada gerçek anlamda atılmış adımlar görmeden verilen hiçbir söze inanmamalı, ihtiyatlı olmalı, karşılıksız taviz vermemeliyiz.

 
ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un Ankara temasları, uzlaşma görüşmeleri, bazılarınca ABD’nin Türkiye’nin kaygılarını anladığı ve yanlışlarından dönmek üzere adımlar attığı biçiminde yorumlandı. Ben de öyle olmasını temenni ederim; ancak ABD’ye asla güvenilmemesi gerektiği de akıllardan çıkarılmamalıdır.

ABD’nin sözünde duracağına, üzerinde anlaşılan adımları atacağına inanarak rehavete kapılmamak gerekir. Tillerson’un ziyaretinden hemen önce Pentagon’dan verilen mesajlar, Suriye’deki ABD generallerinin aba altından sopa gösteren açıklamaları, agresif karşılık veririz tehditleri, ABD’nin yine oyalama ve aldatma peşinde olduğunun işaretlerini veriyor.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın dengi olmayan ABD Dışişleri Bakanıyla üç saat on beş dakika görüşme lütfunda bulunması da bence ABD’ye hak etmediği ölçüde değer verildiği düşüncesinin doğmasına sebep olmuştur. ABD, bu politik nezaketi, kendi gücünün yansıması olarak görme gafletine düşmemeli. Tillerson ertesi gün de Dışişleri Bakanımızla üç saat görüştü. Duayen E.Büyükelçi Şükrü Elekdağ: “Ben diplomasi tarihinde böyle uzun görüşme görmedim.” diyor.

Daha önce Irak’ın kuzeyinde defalarca tanık olduk. ABD, bir yandan sahada aleyhimize icraatlarını sürdürürken diğer yandan oyalayıcı toplantılarla, ortak komiteler kurmakla, asla tutmadığı sözler vermekle defalarca bizi uyutmaya çalışmıştır. “Çekiç Güç” örneğinde olduğu gibi uyutmakta da hayli başarılı olmuştur.
 
 Bunun en güzel örneği 2007 yılında, ABD ile ortak bir “Terörle Mücadele Koordinatörlüğü” oluşturulmuş ve Türkiye’yi temsilen E.Org.Edip Başer’e görev verilmişti. ABD tarafından eş rütbede bir general görevlendirilmiş, PKK terörüyle mücadelede gereken koordinasyonun sağlanacağı sözü verilmişti. Uzun süre havanda su dövüldü, ABD tarafı oyalamaktan başka bir şey yapmadı. Sonunda hiçbir yarar sağlanamadığı için bu aldatmaya son verildi.

Dışişleri Bakanları Çavuşoğlu ve Tillerson’un açıklamalarına göre iki ülke arasındaki gerilimi gidermek, sorunlara çözüm bulmak amacıyla “mekanizmalar” oluşturulacakmış(!) İnşallah “Terörle Mücadele Koordinatörlüğü” mekanizmasına benzemez. Bizim bürokrasi çevrelerinde “Bir işi sürüncemede bırakmak istiyorsan bir komisyon kur ve konuyu ona havale et.” diye bir söz vardır!

Tillerson, bazı sözleriyle samimiyetten uzak olduklarını pek veciz biçimde ifade ediyor; anlayanlar için sivrisinek saz! Mesela, PYD’ye ağır silah verilmediğini, dolayısıyla toplanacak silah olmadığını, yapılan askerî yardımın sınırlı olduğunu söylüyor. 
 
Bu sözü yalanlamak için sadece Kobani’yi kurtarmak üzere hiç gün kalmamış gibi bir 29 Ekim Cumhuriyet Bayramında Türkiye’den geçen PYD/YPG/PKK konvoyundaki silahlar bile yeter. Basında boy boy fotoğrafları yayınlanan bugünküler de cabası.

Başkan Donald Trump da PYD’ye silah yardımına son verileceği sözünü vermişti. Silah gönderilmeye devam edildiği gibi, bu amaçla yeni ABD bütçesine 550 milyon dolar konmuş.

Sınırlı destek veriyorlarmış(!) 5000 TIR, 2000 uçak dolusu silah, teçhizat, askerî malzeme… Bir TIR’ın 44 ton yük taşıyabildiğini bilmiyorlar mı? Gelin iyice abartalım ve bir terörist teçhiz etmek için ortalama 4.4 ton (dört bin dört yüz kilogram) silah ve teçhizat gerektiği üzerinden hesap yapalım. Bir TIR’ın yüküyle on, bir uçağın yüküyle yirmi terörist silahlandırdıklarını varsaysak 90.000 kişilik bir terörist ordusu donatmış adamlar. Bilinmeyen daha daha neler vardır kim bilir?
 

Üstelik bütün bu silah sevkiyatında İncirlik üssünün yoğun biçimde kullanıldığı iddiaları vardır. Bunun üzerinde durulmalı, engellemeli, engellenemiyorsa üssün statüsü yeniden değerlendirilmelidir.

ABD Savunma Bakanı James Mattis sanırım çok komik bir adam. Emekli generalmiş. Bir askere hiç yakışmayan bir şaka mı yapmış, latifeyi ironiye mi döndürmüş, alay mı etmiş bilemedim. Bizim Millî Savunma Bakanımız Nurettin Canikli’ye “Sizin için PYD’yi PKK ile savaştırırız.” yolunda bir şeyler söylemiş. Kim bilir PKK’lılar ne kadar gülmüştür?

ABD, önce PYD/YPG/PKK’nin Fırat’ın batısına geçmeyeceği; teröristler Menbiç’e yerleşince bu sefer de Fırat’ın doğusuna çekileceği sözünü vermişti. Alın size bir kandırmaca daha.

Geçmişte yaşanmış olanlar bize ders olmalı.  ABD ile olan ilişkilerimizde çok daha uyanık olmalıyız. Sahada gerçek anlamda atılmış adımlar görmeden verilen hiçbir söze inanmamalı, ihtiyatlı olmalı, karşılıksız taviz vermemeliyiz.

Rahmetli İsmet İnönü: “Büyük devletlerle ilişki kurmak, ayıyla yatağa girmek gibidir.” demiş. Demek ki ya yatağa hiç girmeyeceksin ya da uyumayacaksın. 
 
Evcilleştirildiği sanılan çok zehirli bir yılanla birlikte yaşamak zorunda olan bir insan bir an bile gaflete düşemez. Her an tetikte olması gerekir.
 

Hiç yorum yok: