Önce tarifi yapalım: tavan Genel Merkez ve icâzetli teşkilât yöneticileri demek! Peki icâzetli yöneticiler kim? Hemen onu da söyleyelim, Genel Merkez’in antenleri veya genel olarak menfaat gurupları! Böyle teşkilât sayısı fazla değildir, özellikle delegesi fazla olan İl Teşkilâtları! Bu babda Genel Merkezde de kalabalık bir danışman ordusu var; bunlar az veya çok maaşlı kişiler ve geçimlerinin eksik kalan kısmını kurum nüfûzu kullanarak belediyelerden karşılarlar! Bir de küçük veya büyük belediyelerin ihalelerinden nemalan gurup, yani yükleniciye iş temin edenler veya bizzat yüklenici olan devirlik ülkücü görülenler! Genel Merkezde belediyelerle iş kuran, kirli işler çeviren, yetkili veya yetkisiz, yahud da durumdan vazife çıkaran bir gurup var; var ise onları da tavan saymak gerekiyor! Peki Genel Başkan bu akçeci adamları biliyor mu; sanmıyoruz! Öğrendiği zaman herhalde sıkıştırıyor ki öte partiye kaçtılar! Temizlendi mi, mümkün değil! Su’istimalden 5 yıla mahkum o malum Büyükşehir Belediye Başkanı bir daha aday yapılırsa şaşmayınız! Bizim partide olmaz diye bir şey yok; her şey olabilir! Onun için yukarıdaki başlığı kullandık!
Peki taban nedir, bu deyimden ne anlıyoruz! Taban siyasi parti veya oluşumların en büyük servetidir; o olmadan hiçbir şey olmaz! Elbette MHP’nin üzerine bina edildiği hedef kitle ülkücülerdir ve en az 50 yıl geçmişi vardır!
Bu oluşum için başta ölümsüz lider Türkeş Bey olmak üzere dünyanın çilesi çekilmiştir! Bugünkü kuşakların bunu anlayabilmesi için düzgün insanlardan dinlemesi ve bu konuda yazılan eserleri karıştırması gerekiyor!
Hareket içine maksatlı maksatsız her türlü insan girmiş, fakat ülkücülük denen ma’şeri vicdan bu engelleri yüzünün akı ile aşmıştır! Zamanın iktidarları ve 1980 komitecilerinin can ile imtihanları bile kimseyi caydırmamış ve yolundan döndürmemiştir!
Dünyada hiçbir hareket bu kadar uzun bir zaman kellesi ile imtihan veremez! İşte MHP’in tabanı budur!
Soru: Günümüz MHP’sinde neden “tavan ve taban farklıdır” diyorlar! Çok ciddi kalemlere konu oluyor, açık oturumlarda açık seçik dile getiriliyor! Neden üzerinde durmuyoruz! Neden konuşmuyoruz? Fikre yasak konur mu?
Bu yazı yazılırken öğrendik: bir vakıf olan gençlik örgütü lideri, ”Konuşanın dilini keseriz” mealinde tehditler savuruyor! Hiç ülkücüye yakışıyor mu? Onların gücü gariban ülkücüye yetebilir; ama, ellerinde böyle bir güç varsa bağıra bağıra aynı şeyi ifade eden ana muhalefet partisi gurup başkanına aynı şeyi yapsalar ya!
3 Nisan 2018 tarihli bu açıklama bile MHP’de tavan ile tabanın ne kadar farklılaştığını ispata yetmiyor mu? Böyle şeyler yazarken yine de dikkatli davranıyor ve ihtiyatı elden bırakmıyoruz! Ne kadar suçlanırsak suçlanalım, yine de onlara lâf gelsin istemiyoruz? Neden? Acaba:
Biz kendi adımıza konuşuyoruz; elli yıldan beri kalem oynatan ülkücüyüz ve MHP’liyiz! Şartlar ne olsun bu çemberin dışına çıkılmasına taraftar değiliz! Varsın giden gitsin, bu kadar hengameye karşılık Sinan Oğan duruyor! Tanımıyoruz, siyaseten bir ilişkimiz de yok, ama doğru yapıyor! Onu bu pozisyonundan kim caydırabilir! Kusura bakmayın yazmaya devam edeceğiz! Neden taban ve tavan farklıymış diye araştırsınlar, eğer araştırıp tedbir almıyorlarsa, dilimiz varmasa da bilerek yaptıklarını düşüneceğiz!
Bu kadar büyük bir vebalin alında girilir mi? Ülkücü böyle bir yükü taşıyamaz! Lafa gelince “Hakkını helâl et” diyorlar! Kim hakkını helâl eder? İnsanlarla dalga mı geçiyorsunuz?
Bize gelmiş o kadar mesaj var ki, birer satırla bahsetmeye kalksak bu sayfalar yetmez! Kuvvetli MHP parti çatısı dışındadır! Mesele şu parti bu parti meselesi değildir! Parçalana parçalana görülmeyecek hâle gelmiş ülkücülüğü bu durumdan kurtaracak çareler aranmayacak mı? Bu her ülkücünün görevi değil mi?
Arık şu “bekaa” meselsine de karnımız doydu; çünkü yaşadık ve gördük ki bu “bekaa” işinin son durağu Mamak oldu!
Artık çocuk yaşta insan kalmadı, herkes herşeyi biliyor! Gençler eskiden olduğu gibi yarım eğitimli değil, hep yüksek lisanlı! Eski usulle olmuyor artık! Zaman da değişti, ülke de! Hepsinden önemlisi toplum değişti, insanlar değişti, kafalar değişti, mücadele kuralları değişti!
Neden tenkide dayanılamadığını anlayabilmiş değiliz! Ülkücü genç A.K. diyor ki: ”İyi Partili değilim ve olamam, rey de vermem! AKP’li hiç olmadım, yine rey vermem, CHP’li asla! Eğer partimiz bize de rey vermeyin diyorsa canları sağolsun! Bu dünya kimseye kalmamış! Bu da gelir bu da geçer! Yanlış hesap her zaman Bağdad’tan döner!
Bu davanın gerçek sahibi bir takım bacaksızlar değil, biziz! Şimdiden liste hesapları yapanlarla elbette işimiz olmaz! Eğer yine o listelerle seçime gidilirse kimse enayi değildir!
Ülkücü oylar ne satılık ne de kiralıktır. Kimse üçkağıtçıya, yeteneksize, kabadayıcılık oynayanlara, Belediye haramzadelerine rey vermeye mecbur değildir.”
İşte o kadar; sağlıcakla kalın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder