14 Ekim 2017 Cumartesi

TÜRK KAVMÎ ŞUÛRU


 

TÜRK KAVMÎ ŞUÛRU

 

Ali Bademci


Türk ırkının genetiğinde şuûrlaşmış bir millî heyecanın  varlığını   her tarihçi ve sosyal bilimci anlamıştır. 

Çinliller Türkler’deki  bu şuûru evvelâ onlara benzemek sonra da  dejenere edilmiş  gelenekleri  kabul ettirmekle  Asya tarihinde başarılı oldular! 

Tarihimizin yazılı belgelerinde ve Çin kaynaklarında  bu hususları bariz olarak görmekteyiz! 

Türkler’in batıya hareketlerinin  önemli bir sebebi de  Çin milliyetçiliği karşısında  Türk milliyetçiliğinin hezimetidir!  

Elbette Çinliler gelenekçi ve milliyetçi bir millettir!
 
Müslüman olduktan sonra Türkler’in batı yürüyüşlerinin sosyolojik izahı bugüne kadar yeterince incelenmemiştir.

Bahaettin Ögel Hoca’nın kültür tarihi çalışmaları elbette önümüzü açmıştır! 

Lâkin Osmanlı tarihi  çalışmalarında Köprülü-Barkan-İnalcık gibi dev bir üçlüyü  şarktaki tarihimizde göremiyoruz! 

Evet birçok tarihçimiz vardır; bunlar fevkâlade çalışmalar yapmışlardır; lâkin XX.yüzyılda  bir hayli mesafe kat’eden sosyal tarihçiliğe eğilim bir hayli zayıf kalmıştır.

 Ruslar, özellikle Çarlığın son devresinde  Türk coğrafyası, arkeolojisi, türkoloji ve tarih alanında  bir hayli çalışma yapmışlardır; lâkin bunların Türk  ilim adamı nazarı ile  sosyolojik bakışla ele alındığını söylemek mümkün değildir. 

Çin kaynaklarına bu gözle bir eğilim olmuştur ama  bunu da tam başarabilmiş değiliz!
 
Çok önemli bir husus olarak  “İslâm” Türk tarihi ve   kültür hayatımızda  önemli bir devir açmıştır!

 Din değiştirmekle  Türkler’in batı yürüyüşleri de yeni bir anlam kazanmış ve yeni hedefler ortaya çıkmıştır.

Tarihimizde   XV-XVII. asırlar arası  ihtişamı ancak bu şekilde  izah edebiliriz! 

Haçlı Savaşları da Türkler’in batı yürüyüşünün önemli bir durak noktasıdır;  dikkat edilecek bir husus da  “Batı” dini  asabiyetle  Türkler’i Asya’ya tard edemiyeceğini anlamış olmalıdır! 

Hakikatten bu savaşlar dinî olmaktan ziyade  “Avrupa Milliyetçiliği”ni ortaya çıkarmıştır!

 İşte günümüzde bütün politikalar bu çember içinde dönmektedir. 

İslâmiyetten evvel Avrupa Hunları ve Avrasya’da Türk kavimlerinin   Hiristiyanlığa ne derece iştirak ettiklerini çok iyi bilmiyoruz! 

Lâkin  Anadolu’da başlayıp  Mançurya’ya kadar yayılan  “Nesturî Hıristiyanlık”ın  Türk kavimleri üzerinde  etkilerini çok iyi bilmekteyiz! 

Bu derece yoğun bir yayılmanın  “İslâm”la birlikte nasıl ve ne şekilde  bıçak gibi kesildiğini anlamakta güçlük çekiyoruz! 

Moğol istilâsı batıya  Türk kavmî şuurunu taşıdı, ama “İslâm”ın gelişmesine de  engel olmadı! 

“Şamanizm” Türk inanç dünyasını izahta pek yetersizdir; çünkü bu inanç,  Türk tarihinin tarihi seyrinde  hiçbir şekilde siyasetin içinde bulunmamıştır; o sebeble  Doğu Avrupa ve Batı Asya’da  ırkımızı Hiristiyanlığa karşı  koruyamamıştır! 

Elbette Araplar Hazarlar karşısında başarılı olsaydı tekmil Avrupa’da Hiristiyanlık olmayacaktı; çünkü bugünkü  Ruslar  bile  İslâm’a meyletmişlerdi! 

Cengiz  yayılmasının Türk ırkının tekâmülünden ziyade  erimesininin izahını doğru yapmalıyız! 

Emir Timur’dan nefret eden Slavlar’ın  Cengiz Han’ı başlarında taşımalarını deriniğine incelemeliyiz!
 
Şartlar ne olursa olsun Türk ırkında kavmî şuur İslâmi devirlerde gelişti; o sebeble Araplar kültür hayatımıza  yasaklar getirdiler ve bu yasakları İslâm kanunları ile desteklediler! “Ehl-i Beytim” diyen bir dinin peygamberi soyunun  kendi ırkları dışında   İslâm çemberi içine girenlere  nasıl yasaklar konulabileceğini anlamakta zorlanmıyoruz muyuz? 

 Türkler’de yaygın olan  tekke ve tarikat geleneğinin  İran’dan alındığı görüşleri doğru değildir; “İnziva” geleneği Türkler’in  genetik inançlarındandır! 

XVII.asırdan itibaren  tarikatlar siyasileşince eski geleneklerden uzaklaşıldı ve İslâm’ın Türk ırkı üzerindeki birleştirciliği  dinî ayrılıkçılığa dönüştü.
 
Yaşadığımız  zamanda en fazla ihtiyacımız olan şey “Kavmî Şuûr”dur; çünkü tarihe de, coğrafyaya da, kültümüze de hareket kazandıran  en önemli müktesabatımız budur. 

Çağdaş sosyoloji  aydınlığında  Türk Milliyetçiliği’nin de yeniden yorumlanması, temel ilkelerden uzaklaşılmadan  yeni bir düzenleme yapılması gerekmektedir.

 Siyaset bilimcilerin yeri geldiğinde ifade ettiği Türkiye’de milliyetçiliğin %85 olduğu hususunu sosyal hayatta göremiyoruz! 

Başta küreselleşmenin ortaya koyduğu bir mecburiyet  vardır; modernizm  çağında  klâsik söylemlerle milliyetçiliğin ifâde edilmesi mümkün değildir! 

İlim adamları  ve insanlara her zaman yeni söylemler cazip gelmektedir de acaba neden  hazırlara konuyoruz! 

Çok açıktır ki  “Batı” Türk kavmî şuurunun önünü  dinî teori ve uygulamalarla kesmek istiyor. 

Dolayısiyle geçmişte   bazılarının iddia ettiği gibi  Türkler’in kendilerini tanımasına İslâm engel olmamış, asıl günümüzde küresel güçler tarafından silâh olarak kullanılması  bir çıkmaz oluşturmuştur.

Böyle bir saldırıya karşı  kendimizi ancak  “Kavmî şuûr”ile koruyabiliriz;  bu yolu takib ederken de  İslâm’ı yok farzetmek en büyük yanlışlıktır!
 
Muhabbetle.

http://www.ulkucukadro.com/2017/10/turk-kavmi-suuru/ 

Hiç yorum yok: