TÜRK KAVMÎ ŞUÛRU
Ali Bademci
Türk ırkının genetiğinde şuûrlaşmış bir millî heyecanın varlığını her tarihçi ve sosyal bilimci anlamıştır.
Çinliller Türkler’deki bu şuûru evvelâ onlara benzemek sonra da dejenere edilmiş gelenekleri kabul ettirmekle Asya tarihinde başarılı oldular!
Tarihimizin yazılı belgelerinde ve Çin kaynaklarında bu hususları bariz olarak görmekteyiz!
Türkler’in batıya hareketlerinin önemli bir sebebi de Çin milliyetçiliği karşısında Türk milliyetçiliğinin hezimetidir!
Elbette Çinliler gelenekçi ve milliyetçi bir millettir!
Müslüman olduktan sonra Türkler’in batı yürüyüşlerinin sosyolojik izahı bugüne kadar yeterince incelenmemiştir.
Bahaettin Ögel Hoca’nın kültür tarihi çalışmaları elbette önümüzü açmıştır!
Lâkin Osmanlı tarihi çalışmalarında Köprülü-Barkan-İnalcık gibi dev bir üçlüyü şarktaki tarihimizde göremiyoruz!
Evet birçok tarihçimiz vardır; bunlar fevkâlade çalışmalar yapmışlardır; lâkin XX.yüzyılda bir hayli mesafe kat’eden sosyal tarihçiliğe eğilim bir hayli zayıf kalmıştır.
Ruslar, özellikle Çarlığın son devresinde Türk coğrafyası, arkeolojisi, türkoloji ve tarih alanında bir hayli çalışma yapmışlardır; lâkin bunların Türk ilim adamı nazarı ile sosyolojik bakışla ele alındığını söylemek mümkün değildir.
Çin kaynaklarına bu gözle bir eğilim olmuştur ama bunu da tam başarabilmiş değiliz!
Çok önemli bir husus olarak “İslâm” Türk tarihi ve kültür hayatımızda önemli bir devir açmıştır!
Din değiştirmekle Türkler’in batı yürüyüşleri de yeni bir anlam kazanmış ve yeni hedefler ortaya çıkmıştır.
Tarihimizde XV-XVII. asırlar arası ihtişamı ancak bu şekilde izah edebiliriz!
Haçlı Savaşları da Türkler’in batı yürüyüşünün önemli bir durak noktasıdır; dikkat edilecek bir husus da “Batı” dini asabiyetle Türkler’i Asya’ya tard edemiyeceğini anlamış olmalıdır!
Hakikatten bu savaşlar dinî olmaktan ziyade “Avrupa Milliyetçiliği”ni ortaya çıkarmıştır!
İşte günümüzde bütün politikalar bu çember içinde dönmektedir.
İslâmiyetten evvel Avrupa Hunları ve Avrasya’da Türk kavimlerinin Hiristiyanlığa ne derece iştirak ettiklerini çok iyi bilmiyoruz!
Lâkin Anadolu’da başlayıp Mançurya’ya kadar yayılan “Nesturî Hıristiyanlık”ın Türk kavimleri üzerinde etkilerini çok iyi bilmekteyiz!
Bu derece yoğun bir yayılmanın “İslâm”la birlikte nasıl ve ne şekilde bıçak gibi kesildiğini anlamakta güçlük çekiyoruz!
Moğol istilâsı batıya Türk kavmî şuurunu taşıdı, ama “İslâm”ın gelişmesine de engel olmadı!
“Şamanizm” Türk inanç dünyasını izahta pek yetersizdir; çünkü bu inanç, Türk tarihinin tarihi seyrinde hiçbir şekilde siyasetin içinde bulunmamıştır; o sebeble Doğu Avrupa ve Batı Asya’da ırkımızı Hiristiyanlığa karşı koruyamamıştır!
Elbette Araplar Hazarlar karşısında başarılı olsaydı tekmil Avrupa’da Hiristiyanlık olmayacaktı; çünkü bugünkü Ruslar bile İslâm’a meyletmişlerdi!
Cengiz yayılmasının Türk ırkının tekâmülünden ziyade erimesininin izahını doğru yapmalıyız!
Emir Timur’dan nefret eden Slavlar’ın Cengiz Han’ı başlarında taşımalarını deriniğine incelemeliyiz!
Şartlar ne olursa olsun Türk ırkında kavmî şuur İslâmi devirlerde gelişti; o sebeble Araplar kültür hayatımıza yasaklar getirdiler ve bu yasakları İslâm kanunları ile desteklediler! “Ehl-i Beytim” diyen bir dinin peygamberi soyunun kendi ırkları dışında İslâm çemberi içine girenlere nasıl yasaklar konulabileceğini anlamakta zorlanmıyoruz muyuz?
Türkler’de yaygın olan tekke ve tarikat geleneğinin İran’dan alındığı görüşleri doğru değildir; “İnziva” geleneği Türkler’in genetik inançlarındandır!
XVII.asırdan itibaren tarikatlar siyasileşince eski geleneklerden uzaklaşıldı ve İslâm’ın Türk ırkı üzerindeki birleştirciliği dinî ayrılıkçılığa dönüştü.
Yaşadığımız zamanda en fazla ihtiyacımız olan şey “Kavmî Şuûr”dur; çünkü tarihe de, coğrafyaya da, kültümüze de hareket kazandıran en önemli müktesabatımız budur.
Çağdaş sosyoloji aydınlığında Türk Milliyetçiliği’nin de yeniden yorumlanması, temel ilkelerden uzaklaşılmadan yeni bir düzenleme yapılması gerekmektedir.
Siyaset bilimcilerin yeri geldiğinde ifade ettiği Türkiye’de milliyetçiliğin %85 olduğu hususunu sosyal hayatta göremiyoruz!
Başta küreselleşmenin ortaya koyduğu bir mecburiyet vardır; modernizm çağında klâsik söylemlerle milliyetçiliğin ifâde edilmesi mümkün değildir!
İlim adamları ve insanlara her zaman yeni söylemler cazip gelmektedir de acaba neden hazırlara konuyoruz!
Çok açıktır ki “Batı” Türk kavmî şuurunun önünü dinî teori ve uygulamalarla kesmek istiyor.
Dolayısiyle geçmişte bazılarının iddia ettiği gibi Türkler’in kendilerini tanımasına İslâm engel olmamış, asıl günümüzde küresel güçler tarafından silâh olarak kullanılması bir çıkmaz oluşturmuştur.
Böyle bir saldırıya karşı kendimizi ancak “Kavmî şuûr”ile koruyabiliriz; bu yolu takib ederken de İslâm’ı yok farzetmek en büyük yanlışlıktır!
Muhabbetle.
http://www.ulkucukadro.com/2017/10/turk-kavmi-suuru/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder