27 Kasım 2019 Çarşamba

Korsanlıktan Efsaneye: Barbaros Hayrettin Paşa

 
 
 
Korsanlıktan Efsaneye: Barbaros Hayrettin Paşa
 
 
 
Yusuf Güldür 
 
 

Bazı hayat hikâyeleri vardır ki, onlara kahramanlık hikâyeleri demek bile basit kalır. 
 
 
Kelimenin tek anlamıyla efsanedir onlar. 
 
 
Bu efsaneler çağlar boyu anlatılır, asırlar birbirini devirirken o efsaneye konu olanların yerini dolduracak ikinci bir kişi daha gelmez. 
 
 
Belki bin yıl, belki de kıyamete kadar gelmez. 
 
 
İşte onlardan birisi hiç şüphesiz Barbaros Hayrettin Paşa’dır.
 


Barbaros Hayrettin Paşa Kimdir?
 
 

Asıl adı Hızır Reis olan Barbaros Hayrettin Paşa, bir Osmanlı vatandaşı olarak 1470’li yıllarda Midilli Adası’nda doğmuştur. Babası, bir çiftçi olup, 5 oğlunu da toprağa bağlamak istese de bunlardan dördü denizci olmuş ve içlerinden biri de Türk Tarihi’nde bir efsane hâline gelmiştir.
 
 

En büyük kardeş olan Oruç Reis önderliğinde Midilli-Trablus arasında ticarete başlayan kardeşler, Hıristiyan korsanların saldırısına uğrayınca işin rengi büsbütün değişmiştir. Özellikle Oruç Reis’in Rodos Şövalyeleri’ne tutsak düşüp forsa yapılması ve sonrasında da esaretten kurtulması üzerine bu Türk kardeşler de korsanlığa başlamış ve bu kez onlar Akdeniz’de Hıristiyanların korkulu rüyası hâline gelmiştir.
 
 

Cerbe Adası’nı üs edinen denizcilerimiz, kısa zamanda 17 gemilik bir filo kurmuşlar ve kendi güçleriyle Cezayir’i fethedip, burada bir Türk-Korsan Devleti kurmuşlardır. 
 
 
Burada özellikle bizim Hızır Reis amansızlığıyla tüm korsanlara korku salmış ve saçı-sakalı kızıla çaldığı için de Barba Rossa yani Kızıl Sakal diye anılmaya başlamıştır.
 


Barbaros’un Osmanlı Emrine Girmesi:
 
 

Akdeniz’de girilen bir dizi deniz savaşının sonucunda diğer kardeşleri şehit düşünce Barbaros Cezayir’de tek kalmış ve Cezayir’in akıbeti için endişelenmeye başlamıştır. Dahası, bir İspanyol kaptan, Cezayir açıklarından geçerken sırf zevk için bir camiyi topa tutunca, günlerce kovalayarak bu soysuzu yakalamış ve onu top namlusunun içine koyup ateşleyerek cezasını verdikten sonra nihai kararını vermiştir.
 
 

Kanuni Sultan Süleyman’a gelip, kendi isteğiyle Osmanlı’nın hizmetine giren Barbaros Hızır Reis, Kanuni tarafından büyük bir memnuniyetle Kaptan-ı Derya yapılmış ve yine Sultan Süleyman tarafından kendisine “Hayrettin” ismi verilerek, bu zamandan sonra Barbaros Hayrettin Paşa olarak anılmıştır.
 
 

Barbaros’un dünyanın en büyük denizcisi olmasını sağlayan en önemli zaferi ise hiç şüphesiz 1538 yılında dev bir Haçlı Donanması’na karşı inanılmaz bir başarı kazandığı Preveze Deniz Savaşı’dır. 
 
 
Sadece 122 gemisiyle yaklaşık 400 parçalık Haçlı Donanması’nı yok eden, Amiral Andrea Doria’yı rezil eden ve bu dehşetli savaşta tek bir gemi bile kaybetmeyen Barbaros Hayrettin Paşa, Türk Tarihi’nde emsali görülmemiş bir karakterdir.
 

Akdeniz’i Türk Gölü hâline getiren, korsanların korkulu rüyası hâline gelen, Fransa’ya kadar gemi yüzdürüp, tüm Avrupa’ya korku salan Kızıl Sakal, 4 Temmuz 1546’da İstanbul’da vefat etmiş ve vasiyetiyle de denizlere olan sevdasını son kez fısıldamıştır;
 

“Beni, deniz sesi işitebileceğim bir yere gömün.”
 
 
 

Eğer yolunuz Beşiktaş’a düşerse, Deniz Müzesi’nin hemen yan tarafında küçük bir türbe görürsünüz. İşte oradadır denizlerin fatihi. Oradan dalgaların seslerini dinler hâlâ. Bize de onun şu ünlü sözünü anmak, onun ufkunu anlamaya çalışmak düşer;
 

“Denizlere hâkim olan cihana hâkim olur.”
 
 
 

Hiç yorum yok: